Перевод: с немецкого на турецкий

с турецкого на немецкий

bildim bileli

  • 1 denken

    denken <denkt, dachte, gedacht> ['dɛŋkən]
    I vi
    1) ( überlegen) düşünmek (an -) (über/von -);
    laut \denken ( fam) içinden konuşmak;
    das gibt mir zu \denken bu beni düşündürüyor;
    solange ich \denken kann bildim bileli;
    ich denke nicht daran, das zu tun! bunu yapmayı düşünmüyorum!;
    ich darf gar nicht daran \denken onu hiç düşünmek [o aklıma getirmek] istemiyorum;
    wie denkst du darüber? sen buna [o bu işe] ne diyorsun?
    2) ( sich erinnern) düşünmek (an -), aklından geçirmek (an -);
    denk daran! hatırında tut!, unutma onu!, aklından çıkarma!;
    wenn ich so an früher denke eski günleri aklımdan geçirdiğim zaman
    3) ( annehmen)
    wer hätte das gedacht kim düşünürdü bunu, kimin aklına gelirdi bu;
    ich denke schon olabilir;
    denkste! ( fam) sen öyle zannet!
    4) ( wollen) istemek;
    ganz wie Sie \denken nasıl isterseniz!;
    wo \denken Sie hin! bir düşünsenize!
    II vt ( sich vorstellen) düşünmek, aklından geçirmek, göz önüne getirmek;
    was denkst du gerade? şu anda ne düşünüyorsun?;
    das hätte ich nicht von ihm gedacht! bunu ondan beklemezdim!, onun bunu yapacağını aklımdan geçirmezdim!;
    wie hast du dir das gedacht? bunu nasıl düşünüyorsun?;
    das kann ich mir \denken bunu düşünebiliyorum, bunu gözümün önüne getirebiliyorum;
    ich habe mir nichts Böses dabei gedacht onu yaparken hiçbir kötülük düşünmedim;
    für jdn/etw gedacht sein bir kimse/şey için düşünülmüş olmak

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > denken

  • 2 eh

    eh [e:]
    I konj ehe
    II adv
    seit \eh und je kalubeladan beri, bildik [o bildim] bileli
    2) ( österr, südd) ( fam) ( sowieso) zaten
    \eh, Sie! ey, siz!;
    \eh, was soll das? bu ne be?

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > eh

  • 3 je

    je [je:]
    I adv
    1) ( jemals)
    wer hätte das \je gedacht! bu hiç kimsenin aklına gelir miydi!;
    es ist schlimmer denn \je eskisinden daha beter;
    seit eh und \je kalubeladan beri, bildik [o bildim] bileli
    2) ( jeweils) -er, -ar, -şer, -şar;
    ich gebe euch \je zwei/drei/vier/sechs/neunzig Stück size ikişer/üçer/dörder/altışar/doksanar tane veriyorum, her birinize iki/üç/dört/altı/doksan tane veriyorum;
    es können \je zwei Personen eintreten her defasında iki kişi girilebilir, ikişer ikişer girilebilir;
    \je beteiligter Student katılan her öğrenci başına
    II präp ( pro) başına;
    \je Kopf/Person/Stück adam/kişi/tane başına;
    \je zur Hälfte yarı yarıya
    er wird vernünftiger, \je älter er wird yaşlandıkça uslanıyor;
    \je nachdem, ob er Zeit hat... zamanı [o vakti] olup olmamasına göre...;
    \je nach Größe boya göre;
    \je eher ihr kommt, desto [o umso] besser ne kadar erken gelirseniz, o kadar iyi olur;
    \je eher, desto [o umso] lieber ne kadar çabuk olursa, o kadar iyi;
    willst du mitgehen? — \je nachdem ( fam) ( vielleicht) gelecek misin? — belki; ( das hängt noch davon ab) gelecek misin? — duruma bağlı;
    wir entscheiden uns \je nachdem, ob es uns gefällt hoşumuza gidip gitmemesine göre karar vereceğiz
    IV interj;
    oh \je! ne yazık!, vah vah!

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > je

  • 4 seit

    seit [zaıt]
    I präp ( Zeitpunkt, Zeitraum) beri (-den), bu yana (-den), -dir/-dır;
    \seit einer Woche bir haftadır, bir haftadan beri;
    \seit eh und je kalubeladan beri, bildik [o bildim] bileli;
    \seit wann...? ne zamandan beri...?;
    \seit kurzem/langem kısa/uzun zamandan beri
    II konj -den beri;
    \seit wir umgezogen sind taşındığımızdan beri, biz taşınalı

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > seit

См. также в других словарях:

  • bildim (veya bildik) bileli — öteden beri, eskiden beri Sütannenin sandık odası, bildim bileli akar. Ö. Seyfettin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendini bilmek — 1) aklı ve muhakemesi yerinde olmak 2) baliğ olmak 3) ağırbaşlı olmak 4) kendinin ve çevresinin bilincine varmak Kendimi bildim bileli hep bu bozuk makine seslerini duyarım. Y. K. Karaosmanoğlu 5) durum ve onuruna yakışacak biçimde davranmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»